Aşağıda okuyacağınız yazıyı 2012 yılında kaleme almıştım. Adnan Oktar ve şeytani ekibinin iftira makinesi diplomasız inşaat mühendisi Ali Emre Bukağılı'nın attığı iftiralardan bu zamana kadar binlerce Atatürkçü mağdur edildi.
*
Ali Emre Bukağılı o küfürleri kimden öğrendi acaba?
Ali Emre Bukağılı isimli şahıs, 2 yıl önce Mart 2010 tarihinde hakkımda şikayetçi olmuştu. Bu nedenle evim aranmış bilgisayarıma el koyulmuştu.
Baskından bir süre sonra eve gelen mahkeme zarfını açtığımda ilk önce hayretler içinde kalmış, sonra kahkahalarla gülmüştüm.
Çünkü akla hayale gelmeyen küfürler ile karşılaşmıştım!..
Arkadaşın hayal dünyası oldukça geniş ve argo potansiyeli bir hayli fazlaymış. Adnan Hoca tayfasının hem bu kadar sapıkça laflar sıralaması hem de sisteme muhalefet eden biz yazarlara iftira atması hiç şaşırtmadı beni.
Aradan tam 2 koca yıl geçti ve duruşma tarihi tam da 8 Mart 2012 Kadınlar Günü’ne denk geldi. Beyefendi duruşmada yoktu.
İlk önce Ali Emre Bukağılı isimli zat-ı muhteremin komik iftiralarından kısaca söz edeyim…
Sanki benim kalemimden çıkmış ve bloglarımda yazmışım gibi öylesine tiksinti veren küfürler yazmış ki şikâyet dilekçesine, değil buraya yazmak, kırk yıllık asker arkadaşımı görsem anlatmaya utanırım.
Ancak bir iki örnek vereyim ki, bu adamın nasıl bir iftiracı olduğunu cümle alem artık anlasın.
Sözüm ona ben; ”Turbanlı kızlar anal seks yapıyor, Müslümanlar aptaldır vs.” gibi hakaretler yazmışım bloglarımda.
1.5 sayfalık dilekçesinde küfür dışında neredeyse normal bir kelime yok.
Hani insan sallarda, biraz makul sallar kardeşim dedirten türden…
Nasıl olsa son yıllarda esen; Atatürkçüleri susturma dalgası var ya, arkadaşta bu akımdan medet umuyor. Korkuturum, ürkütürüm zannediyor. Ama o 2 yıl önceki baskından sonra ben yüzlerce yazı yazdım bloglarımda. Yüz binlerce insan okudu yazdıklarımı ve hâlâ okuyor.
Bukağılı tarafından atılan iftira ve küfür boyutunu kısa geçiyorum! Asıl önemli meselelere geliyorum. Çünkü bu mesele tüm ülkeyi ilgilendiriyor...
Dünkü duruşmada yargıç hanım gerçekten adil ve anlayışlı davrandı…
Trafik sorunundan dolayı 1 saat geç kaldım ve duruşmayı kaçırdım. Gelecek duruşmanın Eylül ayına sarkıtıldığını öğrendikten sonra istekte bulunarak duruşmanın yapılmasını istedim ve öğleden sonra duruşma başladı.
Ancak bir konu var ki, internet ülkemize geleli neredeyse 20 yıl olmasına rağmen hâlâ hukuki boşluklar, bilinmezlikler ortadan kaldırılamamış.
Savcılarımız, yargıçlarımız hatta avukatlar bile bu konuda bazen çelişkide kalabiliyorlar.
Savunmamı, savcılık makamının, şikâyeti titizlikle araştırmadan dikkate alıp dava açması üzerinden başlattım. Çünkü gelen mahkeme pusulasında ‘’delil’’ olarak sadece Bukağılı’nın iftiraları gösterilmişti. Düşünün, bu adamın hayal ürünü iftiraları yüzünden iki yıl önce evim aranmıştı. Yazmadığımız hakaretler yüzünden evlerimiz aranıyor iyi mi!..
Duruşmada özellikle ifade edip; ‘’eğer savcılık makamı delilleri araştırmış olsaydı şimdi bu dava olmazdı…’’ diyerek zapta geçirttim.
Mahkemeden, Google’a yazı yazılarak şikâyete konu olan sitelerim hakkında önbellek yazı dökümünün alınmasını talep ettim.
Fakat Hâkim, bazı sitelerin, yazıları savcılığa yollamadığından yakındı. O sitelerin başında Facebook gelmektedir. Çünkü Facebook Türk yargısına kesinlikle kişilerin ip adresini vermez. Ben ısrarla kendi sitelerimin eskiye dönük kayıtlarının talep edilmesini istedim. Çünkü Google bunu yapıyor ve benim bloglarımda zaten Google’a ait blogspotlar.
Yargıç hanım bunu hemen kabul etti ve duruşma 6 ay sonraya Eylül 2012 tarihine bırakıldı.
Bu noktadan sonra savunmamı avukatım Orhan bey üstlenecek.
Zaten Google’dan gelecek olan önbellek yazı çıktıları ile Bukağılı’nın iftiraları yan yana getirilip kıyaslandığında, adalet yerini bulmuş olacak ve biz kendisini dava edeceğiz.
Ama asıl önemlisi; açtığı her davayı kaybettiğini öğrendiğim Ali Emre Bukağılı o küfürleri kimden öğrendi acaba?..
*
İşin özeti şudur; Adnan Hoca'ya yakınlığıyla bilinen bir zat çıkıyor, önüne gelen muhalif sitelere, kitap yazarlarına iftira atarak mahkemeye veriyor. Savcılık ise sadece bu zatın iftiralarını delil olarak göstererek dava açıyor. Zaten adam neredeyse açtığı tüm davaları kaybetmiş.
Şimdi birazda işin diğer enteresan boyutuna gelelim.
Açıkçası Bukağılı’yı merak ettim ve adını internette arattığımda karşıma son derece ilginç bilgiler geldi.
İnternetteki birçok yoruma bakınca şunu öğrendim; Adnan Hoca muhalif yazarları mahkeme yoluyla korkutup, sindirmek için Ali’yi taşeron olarak kullanıyormuş. Yani önüne gelen her muhalif kitap yazarını, site yayıncısını mahkemeye verip çoğunu kaybeden kişiymiş meğerse bizim Ali.
Mesela Ekşi Sözlük sitesinde bu adam oldukça popüler durumda.
Hayal dünyası geniş, insanların üzerine iftira atıp dava açarak susturabileceğini sanan muhterem Ali Emre Bukağılı hakkında ilginç tespitler var sözlükte...
CEM AKKILIÇ 2012
SONUÇ: Mahkeme tarafından Google ile irtibata geçilip blog sitelerimde yazdığım yazıların bir kopyasının istetilip, Ali Emre Bukağılı'nın iftiraları ile karşılaştırılmasını talep etmiştim mahkeme başkanından. Bu yapılmadı.
Mahkeme başkanı bu talebimi kabul etmişti ama gerçekleştirmedi.
Peki ne mi yaptı başkan?!..
İki yıl hapis cezası kesti bana...
Türkiye'de adalet hâkim, savcı cübbesi giymiş teröristlerin elinde paçavraya dönüştürüldü maalesef!..
CEM AKKILIÇ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder